|
İş Ararken Hâlâ mı Hiyerarşi? |
|
İşimiz, yaşamımız; • Zaman dilimi olarak en büyük, • Maddi açıdan en önemli, • Ve manevi açıdan da en önemli parçası. Ancak şirketlerde sorunlar çok. İşyerlerinde insan sirkülasyonu arttı. Şirketlerin de sirkülasyonu arttı. Çok çeşitli nedenlerle iş değiştirme durumunda kalıyoruz. Hal böyle olunca da iş arama ve iş bulma hepimiz için çok önemli.
İş arama ve iş bulma konusunda aracı şirketler türedi. Bunlara genellikle, "İnsan Kaynakları Danışmanlığı" şirketleri deniyor. Hatta iş yaşamındaki gelişmeler nedeniyle bu şirketler için iş arama ve iş bulmanın ötesinde daha başka piyasalar oluşmaya başladı. Bu nedenlerle iş arama ve iş bulma konusu çok yazılır ve çizilir hale geldi. Artık kitapları, kursları bile var.
Hele şu kriz döneminde yazı çizinin yoğunluğu alabildiğince arttı. Ben de bu konularda çok yazmış çizmişimdir. Bu köşemde de yazmaya devam edeceğim. Bu, ilki.
Bu yazımda iş yaşamının değişimi karşısında normal zamanlarda bile anlaşılması zor olan hele hele kriz zamanlarında anlaşılması neredeyse imkansı olan bir konuya değineceğim.
Geçen gün bir gazeteci arkadaşımdan faks aldım. Fikrimizi soruyor. Sorularından bir tanesi şöyle: "Üst düzey bir yöneticiyken işini kaybetmiş ve bir süredir benzer pozisyonda iş bulamayan bir kişinin, bir önceki işine göre daha düşük bir pozisyonda işe başlaması çağdaş kariyer planlaması anlayışına uygun düşer mi? Bu konuda kişilere ne gibi önerileriniz olacaktır?"Çok güzel bir soru. Bugünkü konumuz bu.
"Bir kişinin, bir önceki işine göre daha düşük bir pozisyonda işe başlaması çağdaş kariyer planlaması anlayışına uygun düşer mi?"
Toplumdaki yerleşmiş normlara bakarsanız düşmez. Daha önceki işyerinde genel müdür olarak çalışan bir kişi yeni başvurduğu iş yerinde genel müdür yardımcılığına veya müdürlüğe razı olursa ona şüphe ile bakılır ve, "Bu işin içinde bir iş var. Genel müdürlük yapmış olan insan genel müdür yardımcılığını/müdürlüğü nasıl kabul eder" diye sorgulanır ve büyük bir olasılıkla da işe alınmaz. Kişinin ilk okuldaki çocuğu da, hiç iş yaşamı görmemiş annesi de, arkadaşları da, berberi de bir başka şirkette genel müdür yardımcısı hele hele müdür olarak çalışmasını istemeyecek, en azından yadırgayacaktır.
Ama iş yaşamındaki değişimlere bakarsanız, "Bir kişinin, bir önceki işine göre daha düşük bir pozisyonda işe başlaması çağdaş kariyer planlaması anlayışına uygun düşer mi?"Elbette ki, düşer. Hele şu kriz dönemlerinde isterse düşmesin. Hazırda varsa evinde oturursun. Ama kulağınızda bulunsun, "Hazıra dağ dayanmaz."
"Çağdaş" demek, illa, "Eskisinden daha iyi" anlamına gelmez. Pek çok şey çağdaşlaşma ya da modernleşme ve teknoloji sayesinde eskisini aratıyor. İş yaşamındaki gelişmelerin pek çoğu da böyle. Çağdaşlaşmaya ya da başka bir tabirle güncel gelişmelere ayak uyduramayan kişiler yaşanan değişim karşısında çok sıkıntı çekecekler.
Üstelik iş yaşamındaki bu gidişat, bugünkü normlara göre kötü ama geleceği daha iyi algılarsak aslında kötü olmadığını aksine bugün yaşanan hiyerarşi virüsü'nün kötü olduğunu göreceğiz; toplumun aile, devlet, siyasi partiler, gönüllü kuruluşlar, dini örgütler ve özel şirketler dahil her kesiminde işin, görevin, misyonun arka plana itilip kurnazlığın ön plana geçmesine neden olan hiyerarşi virüsü'nün.
O eski kariyer planlaması krizler olmasa bile tarihe karışıyor. İyi bir okula girip, iyi bir diploma alacaksın, sonra sağlam bir şirkete kapağı atıp orada emekliliğe dek adım adım yükselerek çalışacaksın. Bu tür kariyer planlaması artık buharlaşıp uçup gidiyor ama insanlar farkında değil. Olayı görseler de farkına varmak istemiyorlar. Çünkü eski tür kariyer kolaylarına geliyor. Ben o eski, tip kariyere, "dikey yükselme modeli" diyorum. Artık, "diyagonal yükselme modeli" de var. Hatta, "sıçrayışlar modeli" demek daha doğru olur.
Kriz olmasa bile insanlar bu tür hiyerarşik komplekslerden arınmalı artık. ARINMAK ZORUNDA. Hele kriz zamanlarında. Ama maalesef arınamıyorlar. Hem hata yapıyorlar hem de, hem kendilerine hem de yakınlarına maddi manevi sıkıntı çekiyorlar. İnsanların iş yaşamlarında klasik anlayışa göre düşüşler de olur. Ama mühim olan çizgidir. Aynen altının değerindeki gibi, Değer bazen düşse de genel trend hep artış olmalıdır.
Evet bize müracaatlarda gazeteci arkadaşın söylediği gibi şu sahnelere çok sık rastlarız:
"Ulaş bey, özgeçmişimden gördüğünüz gibi ben genel müdürlük yapmışım, bundan sonra genel müdürlük pozisyonunun altındaki bir pozisyon attan inip eşeğe binmek olur." Eski tabirle tenzil-i rütbe (rütbe indirimi) sayılır bu.
Genel müdürlük yaptığı şirketten ayrılarak kendi işini kuran ve kriz nedeniyle işini kapatmak zorunda olan bir arkadaşım da bana gelmiş ve aynı şeyi söylemişti: "Bak Ulaş'cığım. Tamam bu işi yapamadık ama bundan sonra da herhangi bir şirkette lalettayin bir göreve talip olamam. Ben koskoca felan şirkette genel müdürlük yapmışım. Olsa olsa ondan daha büyük bir şirkette genel müdür yardımcılığı olabilir." Bir yandan da ailece ne kadar kötü durumda olduklarını anlatıyordu.
Bu sadece genel müdürler için değil tüm hiyerarşik kademeler için de böyledir. Hatta hiyerarşi içinde direkt yer almayan insanlarda bile görülüyor. Daha bir-iki hafta önce yaşadığım bir örnek: Müracaatçı bir büyük grubun başkanının (patronunun) asistanlığını yapmıştı. Ben kendisine, "ne tür iş düşünüyorsunuz" diye sorunca verdiği yanıt şu oldu: "Ulaş bey ben topluluk başkanı asistanlığı yaptım. Bundan sonra genel müdürlük asistanlığı veya sekreterliği, hele hele müdür ya da departman sekreterliği yapamam. Benim için irtifa kaybetmek olur. Prestij kaybederim. Bir kaç kademe aşağıya düşmüş olurum."
Eğer hala böyle düşünecek olursak düşeceğimiz yer maddi manevi sıkıntılar ya da en azında iş bulamamanın getireceği depresyon olur. Artık aynı şeyler şirketlerin içinde de olacak. Kriz olmasa da olacak. Ama içimizde o kadar kalıplar var ki, yeni görevlendirileceğimiz iş hiyerarşik sıfatı aynı kalsa bile, organizasyon şemasındaki, "hizası" daha altta olduğu için kademe kaybederim diye o işi istemiyoruz. Böyle saçmalıklar yok artık. Hele krizlerde saçmalık artı lüks bunlar. İş yaşamı değişiyor. Değişimi yaşamak zorundayız. Bu, hiyerarşik yapı ve hiyerarşik çalışma tarzını elemine etmek isteyişimizin nedenlerinden sadece birisidir. Bizim insanlarımız bırakın klasik kariyer zırvasından kurtulmayı iş aramayı dahi doğru dürüst bilmiyorlar. Allah saklasın, dünyanın ikinci gücü Rusya'nın insanlarının durumunu biliyorsunuz. Dünya devi, teknolojisi olağan üstü yüksek, eğitim ve kültürü muhteşem, askeri gücü sonsuz olan bir ülkenin bayan tıp doktorları, mühendisleri fuhuşla para kazanır hale geldiler. Hem de kendi ülkelerinin dışında.
Türkiye için de, şimdilik şaka yollu olsa bile benzeri yakıştırmalar yapılmaya başlandı biliyorsunuz. İş arayan bir tepe yönetici, bir gün telefonda artık işi espriye vurarak bana şöyle demişti: "Ulaş bey artık bana iş bulmanıza gerek kalmadı. Bulgaristan'da iş buldum, tuvalet temizlikçisi olarak. Ayda tam yüz dolar alacağım. İstikbalim garanti artık!"
Eskiden yurt dışına sadece vasıfsız işçiler giderdi. Ancak şimdi yakıştırmalar vasıfsız işçi için değil beyaz yakalı yöneticiler için yapılıyor, farkı bu.
Bu söylediklerimden, "Ne iş olsa yaparım abi" mantığı çıkmaz. Allah o kadar düşürmesin. Ama; • Aşırı seçicilik, • Ücret ve diğer çalışma koşulları hakkında koşullanma, • Hiyerarşik hassasiyetler, • Belli bir meslek ve kariyer üzerinde fazlaca durma, yanlıştır. Kriz olmasa da yanlıştır.
Bunlar insanları benim, "fırsat körü" dediğim sendroma da sürükler. Bu sendromlardan kurtulmalıyız. Ama sadece çalışan ve iş arayanlar değil tüm toplum da kurtulmalı. Yukarıda dediğim gibi Anneannemizden berberimize kadar. Tekrar edeyim, mesele sadece kriz ya da sadece, "Ne iş olsa yaparım abi" meselesi değil. Boyutları çok farklı ki, temel boyut iş yaşamındaki değişim. Değişimleri ve diğer boyutları incelemeye ilerideki yazılarımda devam edeceğiz. |
|
Ulaş BIÇAKÇI 19.Ağustos.2001 |
|
|